MakaleVe Kadınlar Dediler ki!

Ozan Ozanoglu Ozanoglu Ozan08/03/2021777

VE KADINLAR DEDİLER Kİ:

“VATAN, MİLLETİN ANNESİDİR”

Onlar kurtuluşun türküsünü söylemek için bir araya geldiler.

O yüce gönüllü insanlar, fedakâr bir milletin evlatları olarak, çığlık oldular, ses oldular,  nefes oldular… Bu memleketin dağları kadar kocaman yürekleriyle, can oldular, kan oldular.

Onlar 1919’un karanlık günlerine Kastamonu toprağından doğan ışıklı bir yol oldular. Ve Kastamonu, İlk Kadın Toplanışının onurunu ekledi, tarihteki cesaret ve fedakârlıklarla yüklü adımlarına.

Halide Edip Adıvar gibi yurdun en aydın, en sağlam duruşlu kadınıyla başlayan bir hareket, her karış toprakta kendini hissettirdi. Sultanahmet meydanında, özgürlüğün en güçlü şiirlerinden biriydi onun varlığı. Bir uyanışın, bir var olma savaşının, kadın kimliğindeki imzasıydı Halide Edip.

Kastamonu’da Mustafa Kemal ile göz göze gelip Onun gözlerinden dünyaya bakan bir kadın… Bir fincan kahvenin yüzlerce yıllık hatırı olduğunu analatan: Hafız Selman İzbeli… Kastamonu’daki toplanışın asıl öncüsü… Cumhuriyet  kervanının kadirşinas kadını…

Ve hiç kimsenin kuşkusu yoktur; bu şehir, İzbeli gibi Cumhuriyet kadınlarının izlerini takip eden yürekli insanlarla doludur.

“Susacak mıyız!.. Hayır Hanımefendiler!”

Bu kararlı seslenişle başladı binlerce kadının toplanışı.

Binlerce kadının, Kastamonu’dan Mustafa Kemal’in sesine ses katışı.

Böyledir memleketin insanı…

Hani Nazım Usta’nın dediği gibidir:

“Fakat bir kerre de derdanlayan düşmeyegörsün önlerine

Ve bir kerre vakterişip

“Gayrık yeter!” demesinler…”

Ve o kadınlar, üstümüze çöken kara bulutlara gerçeği haykırıp:

“Haktan en çok bahsederken, haksızlığın en büyüğünü yapıyorlar” dediler.

 

“Eğer hakkımız teslim edilmezse, evlatlarımızın kanlarına kendi kanlarımızı karıştırarak öleceğiz” dediler.

Ve sözlerinin ardında durdular.

Alınlarında, bir zaman sonra İstiklal yolundan geçecek olan yurtsever kadınların yazgısını taşıyorlardı.

Ve o kadınlar, seslerini duyurmak için sınırları aştılar, aydınlık bir yol bulabilmek için, en karanlık kuytulara bile söyleyeceklerini söylediler.

Telgraflar çektiler, uzaklara. Ve o telgraflarda, derin bir soruyla çıktılar karanlığın karşısına, her şeyi anlatan bir vatan tanımıyla: “Türklerin ulu annesi, öz vatanı ne haldedir bilir misiniz?”

Evet, vatan milletin anasıdır.

Onların savaşımındaki büyük anlam, bu sözün içindedir.

“Ağlayan sevgili vatanın inleyişini, ızdırap içinde ve karamsarlıkla dinlemeyi” reddetti o kadınlar.

Ülkenin her yanında omuz omuza verip, yün toplayarak, fanila dokuyarak, alın terine karışmış gözyaşlarına, “kurtuluşun taneleri” diyerek, canla başla, bir oldular, birlik oldular.

Ve yine Usta’nın dediği gibi:

“Ateşi ve ihaneti gördük.

Yaralıydı, yorgundu, fakirdi millet

En azılı düvellerle dövüşüyordu fakat

Dövüşüyordu , köle olmamak için iki kat

İki kat soyulmamak için…”

Kastamonu’daki bu toplanış, bu tek yürek oluş, ülkenin her karış toprağında işlenen bereketti.

Tek bir sesin, kurtuluş öyküsünün, özgürlük savaşımının birleşmiş gücüydü.

Bu toplanış, yerel bir hareket olarak kalmadı, kadınların güç birliği, memleketin her yanında kendini gösterdi.

Bu harekete katılımın bu denli çok olması, kültür birliği ve tarih bilinciyle, Mustafa Kemal’in Kastamonu insanı için söylediği sözlerle açıklanabilir.

Kurtuluş öyküsü devrimlerle taçlanırken, Kastamonu’da, kağnı tekerlekleri ile bezenmiş takların altından geçip şöyle diyor mavi gözlü dev:

Burada gördüğüm hakikat şudur: Büyük zihniyetiniz ve dimağınız ışıkla doludur.” 

Aynı gün Kastamonu’da Halk Fırkası binası önünde, bir tek cümlesi bile çok şey anlatan Kastamonu Nutku’nu söylüyordu:

  “…Efendiler! Gördüklerimin en kıymetli kısmı, bu güzel bölgenin samimi halkının çok aydın ve çok geniş ve yüksek bir zihniyet sahibi olmasıdır…”

Mustafa Kemal, Kastamonu insanını böyle anlatıyor ve belki de söylenecek başka söz bırakmıyordu.

Yurtsever kadınlar… Çağdaşlık yolunda bir savaş anında bile dev adımlar atabilmeyi başarmışlardı. Kuşkusuz devrim, milletin cefakârlığı, inancı ve bağlılığı ile o korkunç savaşın içinde başlamış oluyordu.

Mustafa Kemal Türk Kadının gösterdiği fedakarlık karşısında, gözyaşlarını gizleyerek şöyle demişti :

“Ey kahraman Türk kadını! Sen Omuzlar üstünde göklere yükselmeye layıksın”

Kalem tutan, saban tutan… Askerine dikiş diken… Yün eğiren, toprak üstünde göveren… Kağnısına omuz veren kadınlar…

Varını yoğunu kurtuluş umuduna veren kadınlar…

Onlar…

Ulusal savaşımın onurlu kadınları…

Yorgun ve nasırlı elleri vardır onların.

Bu millet var olduğu bütün zamanlar boyunca o kutsal elleri öpecektir.

Halime Çavuş

 

Yardım Sevenler Derneği

 

 

 

Yorumunuz

SAFALAN.COMKastamonu Kültür ve Sanatına dair.

(c) 7S Danışmanlık ve Bilgi Teknolojileri, Tüm Hakları Saklıdır.

1. Basılı yayınlarda yazının tamamı ve/veya bir kısmı www.safalan.com kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir.
2. Akademik çalışmalarda hiçbir sınırlama yoktur.
3. Elektronik ortamda yayınlanma durumunda kaynak göstermek kaydıyla içeriklerin %40'ı alınıp yazının devamı için Safalan.com’a link verilmesi durumunda alıntı yapılabilir.