“Şartlar zorlaştıkça, başarılar aynı oranda kolaylaşıyor.” Uzun zaman önce düşündüğüm bir önermeydi bu. Doğruluğunda da hiçbir zaman emin olamadım. Ancak hayat öyle örnekler önümüze koyuyordu ki, her seferinde şaşırmamak elde olmuyordu. Düşünün bir kere; elinizde sadece bir radyonuz var ve radyodan dinlediğiniz müzikler. Sonra elinize bir şekilde bir gitar geçiyor. Duyduklarınızı dinliyor ve dinlediklerinizi gitarın tellerine aktarmak istiyorsunuz. Hoca yok, imkan yok ve yeterli bilgi elinizde yok. Ve başarıyorsunuz. Başarmakla da kalmıyor, orkestra kuruyorsunuz. Ve bütün bunlar 1962 yılında Kastamonu’da oluyor.
23/03/2010 – Gurbet Elçileri
“Yeterince ister(sen) yapabilirsin.” Yıllar önce bir banka reklamında gördüğüm bu slogan ise şartlar ne olursa olsun bir şeyi başarabilmek için yeterince istemek gerektiğini anlatıyordu. Üstelik “sen” sözcüğünün parantez içine alınması, slogana ayrı bir anlam yüklüyordu. Ve sonunda vardığım sonuç şu oldu; “İste ve sadece yap.”
Bu hafta yeterince isteyen, yeterince çaba gösteren ve bunun sonucunda 1962 yılında bir ilke imza atan bir Kastamonuluyu satırlarımıza konuk ediyoruz. Konuğumuz Kastamonu’da bir ilki 1962 yılında gerçekleştiren, Kastamonu’nun ilk POP orkestrasını “Tekin Arel Show orkestrasını kuran ve ona adını veren Tekin Arel. Gelin birlikte bakalım nasıl olmuş bütün bunlar…
Her zaman olduğu gibi yine hayat hikayesinden başlıyoruz. Tekin Arel kimdir? Nerede doğmuştur ve kimlerdendir.
Tekin Arel: 1946 yılında Kastamonu Uzunsokak’ta doğdum. Kastamonu’dan ayrılana kadarda uzun yıllar Uzunsokak’ta oturduk. Babam Kastamonu’da uzun yıllar fotoğrafçılık yapan Niyazi Arel’dir. Taşköprü Urgancı köyündeyiz. Urgancıoğulları derlermiş. İlk okulu Cumhuriyet okulunda başladım daha sonra Gazipaşa ilkokulunda devam ettim. Sonra o zamanki adıyla Kastamonu Lisesi olan Abdurrahmanpaşa Lisesi’nde okudum ve Liseyi 1963-64 yılında bitirdim. Sonra sınavlara girdim ve Eskişehir İktisadi ve Ticari İlimler akademisine başladım.
Lisede kimler vardı? Kimleri hatırlıyorsunuz?
Tekin Arel: Lise Müdürü İsmail Dönmez o zaman öğrenciydi, bizden iki sınıf yukarıdaydı. Hatırladığım kadarıyla sınıfımızda Sezai Derinoğlu vardı, eczacı olan Aynur Yücel vardı, sanıyorum Aynur’un Beylerbeyi tarafında eczanesi var. Emel Arel var, öğretim görevlisi. Resim öğretmenimiz Sabri Akça vardı. Şimdi ünlü bir ressam ve Ankara’da yaşıyor.
Müzik nasıl başladı?
Tekin Arel: Müzik şöyle başladı. Bizim çok değerli bir müzik öğretmenimiz vardı, Nedim Önuçan diye, babası ilk kaptanlardanmış sonradan soyadını Kaptan olarak değiştirdi. Onun zamanında mandolin kursu ile başladık. Daha önce ağız mızıkası ile başladım. Babam da kanun çalardı. Sonuçta müziğe yeteneğim varmış. Gitar olayı da şöyle başladı. Biliyorsunuz Kastamonu Kışlası yangın geçirmiş. Rivayete göre eskiler kışlayı yakanların Romanya’dan gelme casuslar olduğunu söylerler. Onlar kaçarken eşyalarını bırakmışlar. Eşyaların içinde bir tane de gitar varmış. O gitarı da Liseye koymuşlar ve okulun kalorifer dairesinde bulundu, telleri temin edildi ve gitar çalma olayı böyle başladı. Okuldaki o gitar vesile oldu ve onu gördükten sonra İstanbul’dan diğer enstrümanları da getirttik. Daha sonra Lisede bir kontrbas bulduk ve onu tamir ettirdik.
Gitar dersini aynı öğretmenden mi alıyordunuz?
Tekin Arel: Hayır, hiç gitar dersi almadım. 4-5 sene boyunca radyodan dinledik ve sesleri çıkarmaya başladık. O şekilde başladık. Daha sonra metot elimize geçti ve akorları öğrendik. Sanıyorum 62 yılında başladım çalmaya ve hala evde de olsa devam ediyorum.
Tek değildiniz sanırım sonra bir müzik grubu kuruldu.
Tekin Arel: Evet tek değildim. Altay diye bir arkadaşımız vardı, şu an Bartın’da yaşıyor. Hala müzikle uğraşıyor ve saksofon çalıyor. Lisede bizim saz heyetimiz vardı. Çok güzel müsamerelerimiz olurdu. Saz heyetinde darbuka çalardı. Bizim grubumuz da bongo çalmaya başladı. Sonra bir sene ayrıldı gitti bir yere ve sonra elinde trompetle geri döndü. Ergin Erdi vardı Karabüklü, rahmetli oldu, bateri çalardı. Bu Kastamonu’da lisenin orkestrası olarak kurulan ilk pop grubudur. Lisedeki grubun bir adı yoktu. Sonra biz özel çalmaya başladığımız zaman Tekin Arel Show orkestrası olarak çalmaya devam ettik. Yani okul dışında Kastamonu’da kurulan ilk Pop orkestrasını Tekin Arel Show orkestrası olarak kurduk . O grupta Ergin Erdi vardı Bateri çalıyordu. Gökhan Ülkücü vardı Ankaralıydı o şarkı söylüyordu. Şafak Ercan vardı o da şimdi Ankara’da diş hekimi ve akordion çalıyordu. İlk grubumuz buydu.
Ne tür müzik yapıyordunuz?
Tekin Arel: Türk Hafif müziği, pop müzik tarzıydı. “Lapolama” , “It’s now or never” gibi popüler şarkıları çalıyorduk. O zaman Elvis Presley vardı, Frank Sinatra, Dean Martin vardı ve onlardan esinlendik diyebilirim. Ben Kastamonu’dan ayrılırken genç arkadaşlar yeni grup kurdular. Hatta ismini de ben önermiştim. Onlar da sağ olsun uygun gördüler. O grubun adı Dalgalar’dı. Ben bendeki bütün enstrümanları da onlara bıraktım. O grupta rahmetli Ekmel Arel vardı, Osman Kökkılıç vardı şimdi İzmir’de, Mustafa Çakır ve Mustafa Yıldırım vardı. Yurt dışında da kaldı bir süre. Şimdi Kastamonu’da Aşırefendi Hanı’nda reklam işi yapıyor.
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun da gitar çaldığı söyleniyor doğru mu?
Tekin Arel: Evet doğrudur. Onda da benim payım vardır. Sağ olsun çok iyi dostumuz. Biz akrabayız. Dede torunlarıyız. Birlikte gtar çalardık biz. Beraber gitar çalardık kulakları çınlasın. Bu arada bir bilgi vereyim, Selami Karaibrahimgil vardı müzisyen Modern Folk Üçlüsü’nde çalardı. Kardeşi Suavi Karaibrahimgil var, kızı şimdi daha ünlü Nil Karaibrahimgil. Selami’nin babası o yıllarda Kastamonu’da vali muaviniydi. Biz Selami ile arkadaştık Kastamonu’da, o da gitar çalardı o zamanlar. Yanılmıyorsam Ankara’da Turizm Tanıtma Müdürlüğü’nde olması lazım.
O günlere ait anılarınız var mı?
Tekin Arel: Hepsi başlı başına bir anı zaten. Mesela ben şimdi dans etmeyi pek fazla bilmem. Neden derseniz. Biz çaldık hep başkaları dans etti. Her günümüz bir anıdır. Kaç kişiyi evlendirdik. Düğünlerinde çaldık. Hepsinde bir anı bıraktık. Genellikle biz Kastamonu’da baloda çalardık, konserlerimiz olurdu. Defileler olurdu orada çalardık. Ama genellikle biz Abana’da çalardık. Yazları Abana’ya gider 2-3 ay kalırdık. Yollar bozuktu, cihazlara bir şey olmasın diye sıkı sıkı sarardık. Vibrasyondan etkilenmesin diye uğraşırdık. Bozulduğu zaman kim tamir edecek. Zordu. Çok güzel günlerdi çok iyi dostluklar yaşadık. Bizim için çok güzel uğraşıydı. Bu sayede kahvehane kültürümüz olmadı, sanat yönümüz gelişti. Sanat sayesinde düzgün yaşadık. Düzgün yaşamamıza neden oldu müzik.
Tekrar eğitime dönelim. Siz üniversite için Eskişehir’e gittiniz. Sonra da İstanbul’a. Anlatır mısınız biraz?
Tekin Arel: İstanbul’da iş kurmamız sebebiyle İstanbul’a aldırdım kaydımı. Feridun Nuhoğlu, Selahattin İşeri , Atalay Mola vardı. Onlarla birlikte İstanbul Şişli’de İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde okuduk. Ondan sonra İngiltere’ye gittim. İngilizcemi geliştirmek için. Ben aslında iyi bir öğrenci olamadım ama her şeyi hayatın içinde öğrendim. Bizim İngiltere’de bir dostumuz vardı. Ağabeyim vasıtası ile tanıdım. Ağabeyim İngiltere’de “Nation union of students” yani öğrenci birliğinin kaynaştırma kampları vardı, oraya katılırdı. Kamp müdürü ile ahbap oluyorlar. Adam meğerse Türk dostu, Atatürk hayranıymış. 1960 tan beri hala dostluğumuz devam ediyor. Ağabeyimin vefatında geldiler. Seneye tekrar gelecekler. Hattuşaş falan o bölgeyi gezeceğiz. O vesile ile ben de gittim İngiltere’ye ve yararlı oldu. Pek kullanmıyorum ama bugünlere kadar taşıdım. Hiçbir şeyi geride bırakmadım. Hepsini bugünlere taşıdım. Bir futbol oynayamıyorum ama onun dışında bütün hobilerime devam ediyorum. Kastamonuspor gençlerde oynuyordum. Tam lisans çıktı, esas takımda oynayacağız. Orkestra var, grup var derken müzik ağır bastı ve bırakmak zorunda kaldım. İsmail Dikmenli, Mehmet Zeybek, ağabeylerimiz de ustalarımızdı. Onlar bugünkü devirde olacaktı, ne futbolcu olurlardı. Bu arada ben Eskişehirde de gitar çaldım. Samanyolu adında bir grubumuz vardı. Her hafta konserimiz olurdu. Ayrıca askerde de Fenerbahçe 1. Ordu özel dinlenme kampında da gitar çaldım.
İstanbul’da iş kurdunuz. Neler yaptınız bu sürede?
Tekin Arel: 1969 yılında arsa bulduk ve kat karşılığı inşaata başladık. 2-3 yıl onu yaptık. Ama ben inşaat işini sevmedim. Sevdiğim tarafı şu oldu. Mimari üzerine çok şey öğrendim. Sonra askerliğimi yaptım. 1975 yılında kauçuk oto paspası üreten şu anki fabrikamızı kurduk. Bir ara büyüdü 50-60 çalışanımız oldu. Sonra küçüldük ve ufak bir işletme olarak devam ediyor. 35 yıldır her şeye rağmen ayakta kalabilmeyi becerdik. Şimdi çocuklar devam ediyor. Bende iki yıldır kendimi emekli edip sanatla uğraşmaya başladım. Maket sanatı ile uğraşıyorum. Müzikle uğraşıyorum. Sergilere katılıyorum. Büyükçekmece belediyesinin düzenlediği uluslar arası festivalimiz var ona katılıyorum. O festivalde sergim oluyor. Geçenlerde Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin Paneli’ne katıldım.
Biraz da ailenizden bahsedelim. Evlendiniz. Nasıl tanıştınız?
Tekin Arel: Eşim Emel Maden Arel, İnebolu’da bugünkü Pembe Köşk’te doğmuş. Eski sahiplerinin torunu oluyor. Daha sonra hemen yanındaki iki katlı yeni yapılan evde yaşamışlar. Sonra da Halil beylere satmışlar. Tanışmamız İstanbul’dan İnebolu’ya gittiğimiz bir bayram ziyaretinde oldu. Çünkü abim de İnebolu’dan evli idi. Eşimle 1977 yılında evlendik, iki kızımız ve bir oğlumuz var.
Kastamonu ile İstanbul’u düşündüğünüzde hiç gelmeseydim dediniz taraflar oldu mu? Özlediğiniz taraflar var mı? diye sordum. Tekin Arel derin bir ah çektikten sonra cevapladı sorumuzu.
Tekin Arel: Buraya gelip sonra geri dönmek çok güzel diye düşünüyorum. Buraları gördükten sonra geri dönmek. Benimde bir karar vermem lazım. Yaz ayları için ya İnebolu yada burada Şarköy’deki yazlığımız arasında. Sanırım İnebolu biraz ağır basacak gibi geliyor. Temelli gitmek zor. Çocuklar evlense sorun yok. O zaman hiç gelmesem de olur ama şimdi zor. Özlemez olur muyum? Mesela Pazar yerine gidip oradaki konuşmaları dinlesem yetiyor bana.
Tekin Arel şu an maket sanatı üzerine çalışıyor. Bir dönem yaptığı inşaat işinden edindiği mimari tecrübesini maket üzerine geliştirmiş. Müzikle başlayan sanat yolculuk zamanla el sanatları dönüşmüş. Tekin Bey’in evinde hepsini tek tek ve büyük bir merakla incelediğimiz maketlerin en büyük özelliği aslına sadık kalınarak hazırlanmış olması. Böyle olunca, maketler doğal olarak ayrı bir değer kazanıyor. Özel sipariş yönetimi ile çalışıyor ve bir maketin hazırlanması ortalama 15 gün sürüyor. Özel sipariş bir maketin ortalama fiyatı 400 ile 700 lira arasında değişiyor. Ah diyoruz. 1920’lerin Cumhuriyet Meydanı fotoğraflardan yola çıkılarak maketlenmiş olsa ne güzel olurdu değil mi? Neyse bir sponsor olur ve yapılır inşallah diyoruz ve soruyoruz. Bu konudaki çalışmalarınızı anlatır mısınız?
Tekin Arel: Genellikle sipariş üzerine çalışıyorum. Boş vaktim olduğum zamanlarda burada gördüğünüz gibi beğendiğim objeler üzerine çalışmalar yapıyorum. En son yaptığım Koç Holding CIO’su Bülent Bulgurlu’nun Alman kiracısı vardı. Bayer Tarım’ın genel müdürü Alman, adam Arjantin’e tayin oldu. Giderken personeli bana sipariş etti. Onun oturduğu köşkü ve bahçesini yaptım. Daha sonra da Number One televizyonunun sahibi Ali Karacan’ın babası Ercüment Karacan’ın teknesinin maketini yaptım. Maket yapmaya ilk Kastamonu evleri ile başladım. İlk yaptığım ev sarı konaktır. Dr. Şükrü Esenlerin Kastamonu çıkışında kuleli konak, Corukzade konağı olarak bilinir, onun maketini yaptım. Ayrıca Saat Kulesi’ni yaptım. Bu iki maketi Kastamonu Belediyesi aldı. Tamamıyla doğal malzeme ile çalışıyorum. Hazır hiçbir şey kullanmıyorum. Mesela pencerelerde gerçek cam kullanıyorum. Plastik değil.
Yaptığınız maketleri biraz detaylı anlatır mısınız neler var aralarında?
Tekin Arel: Mudurnu’daki Haytalar Konağını yaptım. Şu anda çok bakımsız durumda. Bir arşiv kalsın diye yaptım. Kastamonu’daki Sarı Konak. O evde anılarımız da var. Mesela üst katında spor yapardık. Aletli jimnastik yapardık Eski Belediyeden kaleye doğru çıkarken sol tarafta bir konak. Aşı boyalı bir klasik İnebolu evini yaptım. Çatısı taş. Lodosto eski Osmanlı tipi kiremitler uçtuğu için taştan yapılırmış. Kastamonu’daki hamam sokağındaki konaklardan birini yaptım. En son gidişimde baktım, penceredeki saksılar bile aynı duruyordu. Afyon’daki bir evi yaptım. Kapı görünümü ilginç geldiği için yaptım. İstanbul’daki kız kulesi. Olmazsa olmazdı tabi. Van gölündeki Akdamar kilisesini yaptım. 917- 922 yılları arasında yapılmış bir taş yapı. Yakup Ağa Külliyesi içindeki Yakup Ağa Camisinin maketini yaptım.
Tekin Arel’in sanatçı kişiliğini anlamak için yaptığı maketleri birkaç dakika incelemek sanırım yeterli olacaktır. Ancak Kastamonu kültür ve sanatı adına 1960lı yıllarda yaptığı çalışmalar ise Kastamonu müzik tarihi açısında önemli bir kilometre taşının başlangıç noktasıydı. Çünkü Tekin Arel, ilk batı müziği orkestrasını POP alanında Kastamonu’da kuran ilk kişiydi. O ve arkadaşlarının öncülüğünde şimdilerde klasik olmuş güzel batı müziği tınıları belki de hala Kastamonu semalarında bir yerlerde duruyordur. Kim bilir, şimdiki Kastamonu gençlerinin belki de hiç duyma şansına erişemediği tınılar bunlar ve keşke yeniden inseler yeryüzüne…
Levent Zihnmioğlu İlk Yayınlanma tarihi 28/03/2010, Kastamonu Gazetesi ve Kastamonu Postası