“Kamu görevi yurttaşların başta gelen işi olmaktan çıktığı ve yurttaşlar kendileri çalışacak yerde paralarıyla hizmet etme yolunu seçtikleri zaman Devlet iflasın eşiğine gelmiştir bile…. Kurultay ya da meclis toplantısına mı gitmek gerekiyor? Kendilerine vekiller seçer evde otururlar. Aylaklık ve para onlara olsa olsa yurdu satacak temsilciler sağlar.” (1)
“Egemenlik hangi nedenlerle başkasına devredilemezse, yine aynı nedenlerle temsil de edilemez: Ya aynı genel iradedir ya da değildir, ikisinin ortası olamaz. Dolayısı ile vekiller ulusun temsilcisi değildirler ve olamazlar. Olsa olsa birer görevli, yüklenici olabilirler.” (2)
“… Hükümet kurma işi asla bir sözleşme işi değil, bir yasa işidir; yürütme gücünü ellerinde tutanlar da halkın efendileri değil, onun görevlileridir; halk istediği zaman onları işbaşına getirir, istediğinde işten uzaklaştırır; onların işi sözleşme yapmak değil, boyun eğmektir; Devlet’in kendilerine yüklediği görevi kabul etmekle de yalnız yurttaşlık ödevlerini yerine getirmiş olurlar; hiçbir biçimde koşullar üzerinde tartışmaya hakları yoktur. “ (3)
“İyi yönetilen bir yerde halk meclislere koşar; kötü bir yönetimde ise, meclise gitmek için kimse adım atmak istemez; çünkü halk meclislerinde olan bitenle kimse ilgilenmek istemez; orada genel iradenin üstünlük sağlamayacağını herkes önceden sezer, ev işleri daha ağır basar. İyi yasalar daha iyilerin yapılmasını sağlar, kötüler ise daha kötülerin. Kişi Devlet işleri için, “Neme gerek?” dedi mi, Devlet bitmiştir.” (4)
Soru: Yukarıdaki dört paragraf kısaca bizlere ne anlatıyor?
Cevap: Ey vatandaş, aylaklığı bırak ve vatana sahip çık, oy verip temsilci seçmekle görevin bitmiyor.
Soru: Yukarıdaki dört paragrafı kim yazmış?
Cevap: Fransız düşünür ve yazar, Jean-Jacques Rousseau
Soru: Yukarıdaki dört paragrafı yazan Jean-Jacques Rousseau ne zaman yaşamış?
Cevap: 1712-1778 yılları arasında yaşamış. Diğer bir deyişle yaklaşık olarak 200 sene önce.
Soru: Jean-Jacques Rousseau kimdir?
Cevap: “Erdemsizliğin en önemli nedeni suçsuzluk bilgisizlik değil, suçlu bilgiçliktir” düşüncesini savunan ve çağının en önemli düşünür ve yazarlarından biri olan Jean-Jacques Rousseau, fikirleriyle fikirleriyle Fransız devrimine katkı sağladığı gibi, insan hakları bildirgesinin ortaya çıkışında da etkili olmuştur.
Jean-Jacques Rousseau’nun yaşadığı dönemden günümüze geçen yaklaşık 200 sene sonucunda, seçme ve seçilme olgusunun tarihsel evriminin bugün geldiği nokta beni ancak şu sonuca götürüyor; “Bir evrensel eser ancak böyle yazılır.”
Yazılanların evrenselliği bir yana bıraktığımda, kendi kendime soracağım ve aklımı kurcalayan başka bir soru ile yüz yüze kalıyorum. Cevabımı aklımın analiz yeteneğine bırakıp, izninizle aynı soruyu size sormak istiyorum.
Jean-Jacques Rousseau’nun yazdıkları gerçekçen evrensel midir? Yoksa biz aynı noktaya ancak 200 sene sonra mı geldik?
(1) (2) (3) (4) Toplum Sözleşmesi, Jean-Jacques Rousseau, Kalkedon yayınları 2006, çeviri M. Tahsin Yalım, kitabın orjinal adı: “Du contrat social;ou principes du droit politique”